The World After the Fall Bölüm 1

Bütün Bölümler. The World After the Fall
A+ A-

“Hey, eğer içinizden biri geçmişe dönmek isterse bana haber verin, hepinizi öldüreceğim.”

 

-<<Carpediem>> kayıtlarından

 

Başlangıç. Carpediem.

 

Gökyüzü, göğü delerek yükselen kulelerle örtülüydü.

 

Bir sürü harap olmuş yapı. İnilti ve çığlıkların zayıf sesi. Her yere yayılmış patlayıcı duman.

 

Ve devam eden sessizlik.

 

Söylemeye gerek yok, bu kıyametten sonraki dünyaydı.

 

Hepiniz biliyor olabilirsiniz. Detaylara inmeyeceğim ama tarihi bir kere okuduğunuzda anlayacaksınız.

 

Yıl 2018.

 

Büyük binalar ya da diğer adıyla <<Kabus Kuleleri>>, Seul dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinin gökyüzünde ortaya çıktı.

 

Bütün tarihi gözden geçirmenin çok yorucu olacağını fark ettim. Ayrıca, benzer hikayelere sahip birçok fantastik roman var ve bu yüzden her şeyi açıklamaya ihtiyacım var mı diye düşünüyorum.

 

Ama kısa kesmek bu işi basitleştirir, bu yüzden biraz daha devam edeceğim.

 

En azından neden insanlığın böyle bir sonla karşılaştığını açıklamalıyım.

 

Bildiğiniz gibi başlangıç sakindi.

 

2018’de şehirlerin üstünde <<Kabuslar Kulesi>> denilen büyük bir yapı belirdi. Kule ne bir olaya neden oldu ne de kendini açıkladı. Ama insanlar konuşmaya başladılar. Söylentiler ve teoriler başını alıp yürüdüğünde, kule insanlığı çağırdı.

 

<<Kule Yürüyüşçüleri>>

 

Bundan sonra çağrıyı kabul edenlere Yürüyenler dendi.

 

Yürüyenler, kulenin mesajıyla çağırıldılar ve kuleyi tırmanmak için güçler ve haklar kazandılar. Mesaj şuydu: ‘İnsanlığın yok oluşunu engellemek istiyorsan çağrıyı kabul et.’ Ve yüzlerce insan buna karşılık verdi.

 

Tüm nüfus göz önüne alındığında oran yaklaşık on bine birdi, ama yine de bu iyiydi. İnsanlığı kurtarmak için ne gerekirse yapmaya istekli olan çok insan vardı.

 

Ancak Kabusların Kulesi’nden elde edilen bilgiler Kule’nin muhtemelen birçok insanı cezbedecek olan, kuleyi tırmananlara vadettiği ödülleri gösterdi.

 

Her neyse, Yürüyenler o zaman Kabuslar Kulesini bir oyun gibi tırmanmalarını sağlayan beceriler ve itemleri kazanmalarına müsaade eden <<Sistem Arayüzü>> adlı gücü elde ettiler.

 

Yine de insanlar tırmanmaya çok hevesli değillerdi. Bir sürü tehlikeyle yüzleşme ihtimalleri vardı ve kulenin bahsettiği insanlığın yok oluşu oldukça belirsizdi.

 

Bu, İlk Kule Darbesinin yaşandığı zamandı.

 

Kule, aşağıda yaşayanları öldürmesi için Dünya nüfusunun üçte birinin ölmesine sebep olan canavarları serbest bıraktı.

 

Bundan sonra ne olduğunu tahmin edebilirsiniz.

 

Yürüyenlere insanlık adına kuleye tırmanmaları için önemli bir görev yüklenmişti.

 

Ama bu klişelerle dolu hikaye burada bitmiyor.

 

Yıl 2023.

 

Bir diriltme itemi olan [Dönüş Taşı] bulundu.

 

Tam olarak isminde geçtiği gibi işliyordu.

 

Artık bu hikayenin neyden bahsettiğini tahmin edebilirsin. Evet, herkes bu hikayenin neyden bahsettiğini anlayabilir.

 

Dünya tam da yok oluşun eşiğindeyken ana karakter yanlışlıkla onu geçmişe gönderen bir item bulur.

 

[Dönüş Taşı]nın keşfiyle bu hikayenin devamını sadece romanlarda var olabilecek bir gerçeği izledi.

 

Zamanda geçmişe gitmek.

 

Bu iyi bir şeydi ama bir sorun vardı.

 

“Lanet olsun! Geri döneceğim!”

 

“Evet! Bu seferi berbat ettik!”

 

“Ben de!”

 

“Siktir! Ben de!”

 

Birçokları geçmişe gitti.

 

Jaehwan ışığa dönüşüp kaybolan bir grup insana bakarken konuştu.

 

“Tekrar gittiler…”

 

“…”

 

“Son kalanlar mıydı?”

 

“Muhtemelen.”

 

Yoonhwan onları izlerken cevap verdi. Kaybolan ışıkları kulenin 98. katından izliyorlardı.

 

Işıklar, gökyüzünde kayan yıldızlar kadar güzel yok oldular.

 

Geçmişin yeni yaşamının umudu ışık.

 

Şimdi bu harabelerde geçirdikleri bütün saatleri unutacaklar ve tekrar huzurlu geçmişte yaşamaya başlayacaklardı.

 

Güvenli, huzurlu ve herkesin bir zamanlar bildiği hayat.

 

“Güzel.”

 

“İmkansız.”

 

Jaehwan insanların neden geçmişe gitmek isteyeceklerini anlıyordu.

 

Muhtemelen kendi hikayeleri vardı.

 

Herkes dünyanın “ana karakteri” olmak isterdi.

 

Ama bu Jaehwan’ın merak etmesini sağlıyordu.

 

Hiç düşünmüşler miydi? Onların terk ettiği dünyada yaşamaya devam edenlerin sonu ne olacaktı?

 

[Dönüş Taşı] keşfedildiğinden beri 10 yıl olmuştu. Ölen Yürüyenler dışında kalanların hepsi geri dönmüştü. Binlercesi insanlığı kurtarma şansından vazgeçip geçmişe dönmüştü.

 

[Dönüş Taşı] 77. katın ödülüydü.

 

78. kata geçiş yolunu kapamış olan dev bir kayaydı.

 

Herkes bu dev kayanın aslında bir item olduğunu sonradan fark etmişti.

 

Şu özelliklere sahip bir item:

 

[İtem Detayları]

 

İsim: Dönüş Taşı

 

Sınıf: Efsanevi

 

Tanım: Kullanıcıyı geçmişte, çağırıldığı zamana geri gönderir. Kullanıcının anıları silinmez. Kullanıldıktan sonra taş parçalanır.

 

En başta kimse inanmadı. Kule olağanüstü itemler verse de bu gerçek olmak için fazla iyi görünüyordu.

 

Ama insanlar cazibesine karşı koyamadılar.

 

Yürüyenler kulede olağanüstü birçok olay görüp geçirmişlerdi. Ama peşinde koştukları itemlere ya da becerilere sahip olmayan Yürüyenler daha çoktu. Bunlar baştan çıktılar.

 

Kazandıkları bütün bilgilerle birlikte en baştan tekrar başlamak mı?

 

“Eğer parçalarsak… Muhtemelen herkes alabilir!”

 

Taşı ilk kullanan kişi maceracıların ön sıradaki grubu <<Kılıçlı Yürüyenler>>in lideri, Kılıç Telaşı, diğer adıyla Hwang Inchan’dı.

 

“Sahte olabilir, o yüzden önce ben test edeceğim ki bilelim.”

 

Ve bunlar onun son sözleriydi. Jaehwan o bunları söylediğinde oradaydı.

 

‘Herkes kandı.’

 

Bu anlamsızdı. Taş onu gerçekten geçmişe gönderdiyse de geri dönüp oradakilere bunu haber vermesinin hiçbir yolu yoktu.

 

Ama bu herkesin paniklemesi için yeterliydi.

 

“Doğru mu? Gerçekten geçmişe mi gitti?”

 

Şüpheler vardı ama kendilerine taşın parçalarından alanlar çoktu. Inchan asla dönmedi.

 

İnsanlar bunun sebebini merak ediyorlardı.

 

Neden bu dünyada tekrar ortaya çıkmamıştı? Neden dünya hâlâ aynıydı?

 

Cevap takımdaki tek Japon üye ve ortaokul bilim öğretmeni olan Sakamoto’dan geldi.

 

“Belki de sadece doğal olan budur.”

 

Olası sonuçları gözden geçirerek çoklu ve paralel evren teorisini açıkladı. Bazı teorilere göre onların zaman çizgisi muhtemelen Inchan’ınkinden ayrılmıştı.

 

“Inchan başarılı bir şekilde geri dönmüş olmalı ama onun döndüğü dünya asla onunla tekrar buluşamayacağımız farklı bir rota çizdi.”

 

İnsanların çoğunun bilim hakkında çok bilgileri yoktu, bu yüzden çok şey anlayamayacaklardı.

 

Ama iki şey kesindi.

 

Biri Inchan’ın geçmişe dönmüş olması ve onun geçmişe gidişinin şu anki dünyayı değiştirmediğiydi.

 

“Hey, Inchan başka bir yere ışınlanmış olamaz mı?”

 

“Taşın tanımına bak. Bildiğim kadarıyla item tanımları şu güne kadar hiç yalan çıkmadı.”

 

Sakamoto’nun dediği doğruydu.

 

“Bence bu taş hepimizi dünyanın geçmişine gönderebilir ama hepsi teori, bu yüzden asla emin olamayız.”

 

Ve böylece ön saf hücum takımının yarısı geçmişe döndü.

 

Eğer diğerleriyle aynı zaman dilimine düşerlerse geçmişe dönen diğerlerinden bir adım önde olmak ve liderleri olmak istiyorlardı.

 

İşte bu, insanlığın ‘geçmişe seyahat etmek’ için can atmaya başladıkları andı.

 

Herkes geçmişe dönerse ne yapacağını düşünmeye başladı.

 

Bazıları hızlıca geri dönmenin daha iyi bir fikir olduğunu düşünürken diğerleri de önce daha yüksek katlara çıkmaya çalışmalarının daha iyi olduğunu düşünüyordu.

 

O sırada İkinci Kule Darbesi yaşandı.

 

Bu, kuleden yeryüzüne dehşet verici canavarların saçıldığı bir faciaydı. Neredeyse kuledeki Yürüyenler hariç bütün insanları öldürdü.

 

Yürüyenlere iki seçenekten biri kaldı.

 

Onların ellerinden [Dönüş Taşı]nı almak için ne gerekiyorsa yap ya da kal ve öl. Ama Jaehwan ikisini de seçmedi.

 

“Sikik aptallar, gitmeyi kesin! Hepiniz giderseniz bu dünyaya ne olacak?”

 

En iyi, ön saf birliği <<Kılıçlı Yürüyenler>>in bile gidişiyle Jaehwan ve birkaç arkadaşı daha yüksek katlara ilerlemeye devam ettiler.

 

85. kata ulaştıklarında daha da zorlandılar. Jaehwan’ın birçok arkadaşı öldü. İlerlemenin yolu yoktu.

 

Jaehwan, alt katlardan gelen Yürüyenleri ikna etmeye ve onları eğitmeye başladı. Özellikle [Dönüş Taşı]nın cazibesine kapılmayanları seçti.

 

Son hücum birliği <Carpediem> kuruldu.

 

Dünyayı korumak için geride kalan son takım.

 

Jaehwan birliğe liderlik etti ve 85. katı geçti.

 

Yukarı çıktılar ve çıktılar.

 

Bir kısmı öldü, bir kısmı geçmişe gitti.

 

Ama onlar direndiler.

 

Ve nihayet 98. kata ulaştılar.

 

Jaehwan, geçmişe dönen Yürüyenleri suçladı. Eğer yarısı bile kalmış olsaydı dünya böyle yok olmak zorunda kalmazdı. Birçok kule darbesinden sonra bile insanlık direnmişti. Çok sayıda ölü ve yaralı vardı ama nasılsa her zaman bir şekilde yolunu bulmuşlardı.

 

Fakat artık sınırdaydılar.

 

<Carpediem>den geriye sadece iki üye kalmıştı.

 

Jaehwan pes etmedi.

 

Bildiği kadarıyla 100. kat son kattı.

 

Sadece 2 kat kalmıştı.

 

Bu cehennem çağını sonlandırmaya sadece iki kat.

 

İnsanlık kurtulacaktı. Dünya başka bir şans kazanacaktı.

 

Belki de Jaehwan öyle sanıyordu. Ya da inandığı buydu.

 

“Yoonhwan?”

 

Cevap yok.

 

“Hey.”

 

Kalan son üye. Gülümseyen Şövalye, Kim Yoonhwan.

 

En kötü zamanlarda bile her zaman gülümsediğinden dolayı üyeler ona bu ismi vermişlerdi. Ama artık gülümsemiyordu.

 

“Bekle…”

 

Taşı nereden aldı? Jaehwan, Yoonhwan’ın tuttuğu küçük taşa baktı.

 

“Sen de… Geçmişe mi gidiyorsun?”

 

İnanamıyordu. Yoonhwan başını eğdi ve Jaehwan ona doğru atılmaya çalıştı, ancak sonra aniden ona arkasını döndü.

 

“… Git.”

 

“Özür dilerim, Jaehwan.”

 

“Git. Fikrimi değiştirmeden önce.”

 

Yoonhwan onun sırtını izlerken Jaehwan 99. katın kapısına doğru yürüdü.

 

Buraya kadar hep onu takip ederek yürümüştü.

 

Jaehwan karşısına gelince kapı açıldı. Gözden kaybolduğunda Yoonhwan sendeledi ve kulenin sütunlarından birine yaslandı.

 

Kan kıyafetlerinin arasından sızarken nefesi gittikçe ağırlaşmaya başladı.

 

Yoonhwan’ın göğsünde küçük bir delik vardı.

 

Bu, kat sonu canavarı olan Giltikas’tan aldığı bir yaraydı.

 

Sadece iksirle iyileşebilecek türden bir yara değildi. Sadece ender-sınıf bir Rahip bu yarayı iyileştirebilirdi ama bu dünyada artık Rahip kalmamıştı. En iyi arkadaşı, tuttuğu taşın [Dönüş Taşı] olmadığını hemen fark edebilirdi. Yoonhwan taşı avucunda sıktı. Soğuk, pürüzlü kenarlarını hissetti. Bu, onun bu dünyada hissedebileceği tek şeydi.

 

Bunu Jaehwan’dan öğrenmişti.

 

Bu kaba, değersiz hayata nasıl yapışacağını ve asla bırakmayacağını öğrenmişti.

 

Ama artık bırakma vaktiydi.

 

Yoonhwan kulenin kenarına yürüdü ve orada dikildi.

 

“Seni tanımak güzeldi, Jaehwan.”

 

Ondan sonra bedeni bulutların arasında kayboldu ve Jaehwan 99. katın kapısı açılırken durdu. Sağ eliyle yüzünü sıvazladı. Titremesi geçip sakin nefes almaya başlayana kadar bekledi. Ama arkasına bakmadı. 99. kata tek başına yürüdü.

 

Onun dünyası daha sona ermemişti.

Etiketler: read novel The World After the Fall Bölüm 1, novel The World After the Fall Bölüm 1, read The World After the Fall Bölüm 1 online, The World After the Fall Bölüm 1 chapter, The World After the Fall Bölüm 1 high quality, The World After the Fall Bölüm 1 light novel, ,

Yorum

Bölüm 1 - Giriş